Bu gördükleriniz bizim saksılarda yetişen laleler. Her yıl açar bu minnoşlar, bana huzur verirler.Geçen gün, bu güzellikleri görünce, aklıma taa lise yıllarımdan kalma, edebiyat öğretmenimizin sık sık dile getirdiği bir şiir geldi.Lalelim
Lalelide oturur
Laleli lale olur lalelimden.
Laleliden geçilir
Lalelimden geçilmez!..
Orhon Murat Arıburnu
Merhaba,
Bu haftaki kelime oyunu ile karşınızdayım.
Kelimelerimiz: Maske Bahar Ibiza Roman Çiçek.
İbiza adasında maskeli balo düzenleniyordu. Tüm halk heyecan içindeydi. Bu balonun geleneksel bir özelliği vardı; herkes maskesini kendi el emeği ile yapıyordu. Bahar ayı olan Nisan ayı yapılırdı bu balo. Çok neşeli geçerdi.
Adada birbirini yıllardır seven ve bir türlü kavuşamayan çift vardı. Nurcihan Teyze ve Bedri Amca. İkisi de Yunanistan'dan gelmişti. Bedri Amca çok sevmiş , lakin bir türlü açılamamış sevdiğine. Birbirlerine olan davranışlarını hep yanlış anlayıp, duygusal yönden çok acı çekmişler. Araya soğukluk girmiş ve sevdaları yarım kalmış. İkisi de yalnız yaşamışlar uzun yıllar, hayatlarına kimseyi almamışlar. Birbirleriyle karşılaştıklarında, bırakın konuşmayı, "merhaba" bile diyememişler.
Balonun yapılacağı tarih yaklaşırken, Bedri amca bir gün Nurcihan teyzeyi yolda görmüş. Yaşının ilerlemiş olması güzelliğini hiç bozmamış. Üzerinde çiçekli elbisesiyle lise çağlarını andıran görünüşteymiş Bedri amcaya göre.
Dar yolda karşı karşıya gelmişler. Bedri amca uzun zaman geçmiş olmasının verdiği cesaretle "merhaba" demiş. Nurcihan teyze de "merhaba" diyerek hafif bir gülümsemeyle karşılık vermiş. Havadan sudan konuşmalardan sonra Bedri amca Nurcihan teyzeye baloya birlikte gitmeyi teklif etmiş. Nurcihan teyze de utanmış ama kabul etmiş.
O akşam, iki eski aşıklar çok heyecanlıymış. Bedri amca keçeden korsan maskesi yapmış. Nurcihan teyze de beyaz kumaş üzerine tüllerden çiçeklerden oluşan bir maske yapmış. Buluşup, birlikte balonun yapılacağı mekana gitmişler. Çok güzel bir dans müziği çalınınca aniden Bedri amca sevdiğini dansa kaldırmış. Bir süre dans ettikten sonra derin bir sessizlik olmuş. Nurcihan teyze şaşkın bir ifadeyle Bedri amcaya bakmış. Bedri amca iki dudağının arasına kırmızı bir gül koymuş. Korsan maskesi ile söyleyeceklerine zemin hazırlamış. Cebinden yüzük çıkarıp Nurcihan teyzeye evlenme teklif etmiş. Nurcihan teyze yaşadığı şoka dayanamayıp ağlamaya başlamış. Teklifi kabul etmiş.
Bir ay içinde evlenmişler. Yıllarca süren hasretlik sonunda mutlu sonla bitmiş. Bedri amca Nurcihan teyzeye şöyle demiş "romanlara sığmaz yaşadığımız"
Büyük sevdaların acısı da büyük oluyormuş.
Minik
---------------------------------------------------------------------------------
Gelecek haftanın kelimelerini ben veriyorum: Melek, tütsü, ritüel, yazar, gül.
Merhaba,
Bugün bir değişiklik yapıp, animasyon tarzı film izledim. Uzun zamandır izlenmeyi bekliyordu.
Mary and Max
Adam Elliot'un yönettiği lk uzun metrajlı filmi. Mary, Avustralya'da yaşayan, ilgisiz, yoksul bir aileye sahip olan, sekiz yaşındaki yalnız bir kız çocuğudur. Postaneye gittiği bir gün şans eseri bir New York adres rehberi görür. Rehberi karıştıran Mary, New York'ta yaşayan Max Jerry Horowitz isimli bir adama mektup yazmaya başlar. Max, Manhattan'daki dairesinde yalnız yaşayan, ruhsal problemleri olan asosyal ve obez bir adamdır. 44 yaşındaki Max, Mary'nin mektubunu alır ve cevap yazar.
Aralarında gelişen dostluk, hayatı anlamalarını sağlar. Max'ın masumiyeti etkileyici gerçekten.
İzlemeyenler varsa , mutlaka izleyin derim.
Sevgiler,
Minik
Merhaba,
Günlerden Cumartesi ve dışarıda mükemmel bir yağmur var, çok şükür.
Camın önünde bir süre yağmur sesini dinledim. Huzur veriyor bu ses insana :)
Sonra bir film izledim kii , ağlamanın eşiğinden döndüm.
Ay Kadar Büyük Bir Gülücük.
ABD yapımı filmin konusu farklı. Bence her öğretmenin izlemesi gereken bir film.
Hatta bu filmi çocuklarınızla da izlemenizde büyük fayda var.
Engelli çocuklar için özel eğitim öğretmeni olan Kersjes ve yardımcısı, bir gurup engelli öğrencilerini uzay kampına götürürler. Önceleri kampa gidiş maddi açıdan durumu zorlamış olasa da sonunda gitmeyi başarırlar. Kampta kendilerine çeşitli görevler verilir. Hayal gücü, liderlik, takım ruhu ve sevginin birleşiminden bütün zorlukların üstesinden gelip bütün görevleri başarıyla tamamlarlar.
İzlenip, akıllara kazınacak filmlerden.
Mutlu bir hafta sonu dilerim.
Minik
Beş kelime ile öykü, şiir, deneme, makale yazıları yazma etkinliğine katılmaya çalışıyorum, elimden geldiğince . Bu haftanın beş kelimesini sevgili arkadaşımız Momentos vermiş.
Kelimelerimiz : Serçe, Bisküvi, Islık, Kelepçe, Mucize.
KELEPÇELİ SEVDA
Uzun zaman olmuştu Bukre'nin kalbinde yaşattığı adamı görmeyeli. Yaklaşık beş ay kadar. Üstelik haber alma imkanı da yoktu.
O sabah, erken kalktı yatağından. Kahvaltısını yapmadan önce sabah yürüyüşü için dışarı çıktı. Markete gidip bir torba bulgur aldı. Evine yakın bir park var. Sık sık o parka gidip, serçe ve güvercinleri bulgur ya da buğday ile besler. Onlar yedikçe de mutlu olurdu.
Parka gitti ve bulgurları büyük bir huzurla savurmaya başladı. O sırada yanından küçük bir kız çocuğu geçiyordu annesiyle birlikte. Kuşları görünce, onların peşinden koşmaya başladı. Yavrucak, gece uyumamış, hep ağlamış, sabah da kahvaltı etmek istememiş, annesi de dışarı çıkarmış. Bizim duygusal kadın Bukre, çantasından küçük pakette bisküvi çıkarıp, küçük kıza verdi.
Çocuk birkaç bisküviyi güle oynaya yedi. Annesi de dua etti Bukre'ye. Kısa bir süre sonra çocuk ve annesi oradan ayrıldı. Bukre yalnız başına kaldı. Derin düşüncelere daldığı sırada bir ıslık sesiyle irkildi.
Sevdiği adam başı önde vaziyette karşı yoldan geçiyordu. Bukre çok heyecanlandı ve gözlerinden yaşlar boşalıverdi. Bu durum onun açısından mucize gibi bir şeydi. Onu uzun zaman sonra görmek ne kadar mutluluk vericiydi.
Çok enteresan bir sevdaydı onların yaşadığı. Eski zaman sevdaları gibi. Sanki iki yabancı gibi. Birbirleriyle konuşamıyor, arada bir bakışmayla yaşıyorlardı işte. Yani "ömür törpüsü" misali. Bir tek taşın altına mektup koymamışlıkları kalmıştı.
Bukre, çok acı çekiyor ve herkesten saklıyordu bu durumu. Ama kalbine söz geçiremiyordu. İmkansız bir aşk gibi düşünse de an geliyordu, çok özlüyordu.
Ağlaya ağlaya eve geldi. Kahvaltı yapmadı, sadece kahve içti. İçerken de şiir yazdı.
Kelepçe vurdun kalbime giderken
Daha ne kadar sürecek bu belirsizlik,
Umutlarım gözyaşlarımla erirken,
Canımı acıtıyor sensizlik.
Minik
Merhaba,
Birkaç yıl önce izleyip , bugünlerde ihtiyacım olan, bir çoğunuzun bildiği filmden bahsedeceğim.
Bugün Aslında Dündü - Groundhog Day.
Phil, hava durumu sunucusudur. Çalıştığı kanal o ve ekip arkadaşlarını özel bir bayram etkinliği için başka bir şehire gönderir. Oraya gittiğinde Phil'in hayatı değişir. İlk gün, sabah uyandığından akşam olana kadar o gün yaşadıklarını, ertesi gün ve ilerleyen günlerde tekrar tekrar yaşamaya başlar. Tüm gün boyunca gördüğü kişileri tekrar görür. Önceleri bu durum eğlenceli gelse de zamanla hastalık seviyesine gelir.
Sevdiği kadın Rita 'nın sempatik davranışları sayesinde herşey eski haline döner :)
Hani bazen deriz ya " o günü tekrar yaşasam" diye, öyle bir hisse kapılıyor insan.
Bill Murray zateeen bırakın filmini izlemeyi, fotoğrafına bakınca bile insanı gülümseten biri.
1993 ABD yapımı filmin yönetmeni Harold Ramis.
Oyuncular : Andie MacDowell, Bill Murray, Chris Elliott, Stephen Tobolowsky.
Eeeee , ne demiş büyüklerimiz "Allah bugünümüzü aratmasın" :)
Her günün kıymetini bilelim kiii , dünlere muhtaç kalmayalım.
Sevgiler
Minik
Merhaba,
2021 başladı ve bu da ilk yayınım oluyor bu yıla ait :)
Yeni izlediğim bir film ile başlasın o zaman; Paris Manhattan
Woody Allen fanatiği bir eczacı olan Alice , Allen'in bütün filmlerini ezbere biliyor. Ayrıca odasında kocaman bir posteri var. Bir gün orta yaşlı adam Victor ile tanışır. Adam, hayatında hiç Woody Allen filmi izlememiştir. Alice, önceleri bu adamla ciddi bir birliktelik yaşayamayacağını düşünür. Zaman geçtikçe yaşanılanlar Alice'nin düşüncelerinde farklılık oluşturur. Victor, Alice'yi tanışmayı çok istediği Woody Allen ile karşı karşıya getirir, bu vesile ile aşkları da başlamış olur.
Yönetmen: Sophie Lellouche
Oyuncular: Alice Taglioni ve Patrick Bruel başta olmak üzere çok kısa bir süre Woody Allen :)
Mutlu bir hafta olsun hepimiz için .
Merhaba,
Sevgili deeptone sayfasında gördüm. Bu hafta kelime oyunu için beş kelime var: Kedi Film Keman Hasret Ağaç.
Ben de bir şeyler yazayım dedim :)
TÜRKAN ABLA
Elli beş yaşına gelmişti Türkan Abla. Eşi vefat etmişti. Çocukları vardı ama hepsinin evi barkı, yuvası vardı. Kendisi istemişti kimseye yük olmadan yalnız yaşamayı.
Sabahları erken kalkar, namazını kılar, günlük işlerine sarılırdı. Çok titizdi. Sanki evine her an misafir gelecekmiş gibi tertipli, düzenli dururdu.
Kedisi vardı. Bembeyaz olduğu için adını "pamuk" koymuştu. Can yoldaşıydı onun. Çocuklarına olan hasretini onunla gidermeye çalışıyordu.
Mahalleden pek fazla kişiyle görüşmezdi. İçine kapanıktı, dedikodu yapmazdı, az konuşurdu. Bizim aramız çok iyiydi. Cuma akşamları film izlerdik birlikte, şimdilerde "romantik komedi" dediğimiz tarzda filmler. Mutlu sonlarla biten filmlere bayılırdı. Çok duygusaldı ve herkesin mutlu olmasını isterdi. Kendisi de mutlu bir hayat sürdü eşi ile birlikte.
Eşini anlatırdı bana bazen. Bir keresinde eşinin ona nasıl evlenme teklifi ettiğini anlattı. Normalde çok utangaç bir adammış ama aşk insana neler yaptırıyormuş. Neyse efendim enişte bey, bir kasete Necdet Tokatlıoğlu'nun seslendirdiği "bir sevgi istiyorum" adlı şarkıyı kaydetmiş, bir arkadaşının da teybini alıp Türkan ablaların bahçesine girmiş. Teybi bir ağaca asmış, sesini de açmış. Türkan abla aniden balkona çıkmış. Romantik enişteyi yerlere kırmızı güllerle kocaman bir kalp şeklinin içinde görünce donup kalmış.
Dışarı çıkmış, yavaş yavaş sevdiği adama doğru ilerlemeye başlarken çalılıkların arasından elinde kemanla "samanyolu" şarkısını çalan bir genç belirmiş. Türkan abla iyice şoka girmiş. Enişte bey, Türkan ablayı güllerden oluşan kalp içine almış. Önünde diz çökmüş. Cebinden kırmızı bir kutu içinden tek taş bir yüzük çıkarıp evlenme teklif etmiş. Türkan abla "evet" der demez ağlamaya başlamış. O anlatırken ben de ağladım tabii.
20 yıl birlikte mutlu bir hayat yaşamışlar. Bir gün eşi rahatsızlanmış doktora gitmişler birlikte. Doktor, Türkan ablaya eşinin azıcık ömrü kaldığını söyleyince kadıncağız mutsuzluğu o zaman öğrenmeye başlamış. Eşinden saklamış hastalığını bir süre. Mutlu günlerine devam etmişler. Adam bir gün çok fenalaşmış. Türkan ablayı yanına çağırmış "sen benden sakladın öleceğimi ama ben senden saklamayacağım, ölüyorum ben. Ama çok mutlu yaşadım seninle, bu hayattan da mutlu bir şekilde gidiyorum, verdiğin sevgi ve saygı için teşekkür ederim" demiş ve Türkan ablaya sarılmış. Bir kaç saniye sonra son nefesini vermiş.
O gün bugündür Türkan abla kalben yalnız, ama öyle içten ve gerçekçi bir sevgi yaşadığı için de mutlu.
"Eskidenmiş o saf ve temiz sevgiler, günümüzde yaşananlar o günlerle boy ölçüşemezler" der hep.
Gerçek sevenlerle çakışsın yollarınız...
Minik
Merhaba,
Bugün de bir değişiklik yaptım.
Sevgili arkadaşımız peubilge mimlemiş beni.
Mimin konusu ; kitap sayfalarında kaybolmak.
Aslında çok kitap okuyamıyorum, fırsat bulup okuyanlara da imreniyorum.
1. Tekrar tekrar okumak istediğiniz kitabın adı nedir?
Çalıkuşu - Reşat Nuri Güntekin
Orta okuldayken çok severek okumuştum. Aydan Şener, Kenan Kalav versiyonu diziyi de izlemiştim. Çok ayrı bir yeri vardır bende.
2. Konusuyla sizi içine çekmiş bir kitabı bitirdikten sonra yazara olan övgünüzü / hayranlığınızı nasıl gösterirsiniz?
O kitabı ayrı bir yere koyarım, kimsenin görmeyeceği bir yere. Emekliliğimde de okumak için. Geleceğe yatırım gibi bir varlık olur benim için. Sayfalarının arasına küçük önemli notlar yazar koyarım.
3. Unutamadığınız sizde iz bırakan kitap karakteri / karakterleri
Bir Dilek Kadar Yakın - Barbara Freethy romanındaki Alexa
4. Okurken kendinizi üzgün , hüzünlü ve ağlarken bulduğunuz kitap var mı?
Olmaz mııı ?
Bilinmeyen bir kadının mektubu - Stefan Zweig ve
Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan.
Özellikle Bilinmeyen bir kadının mektubunu okurken çok fena ağlamıştım :'(
5. Çocukken okuduğunuz sizi etkileyen fakat konusunu silik olarak hatırladığınız bir kitap var mı?
Jane Eyre - Charlotte Brontë .
Çocukluğumda okumuş ve hatta televizyonda animasyon olarak da bölüm bölüm izlemiştim. Tam net hatırlamıyorum, ama filmini izleyeceğim, listemde var.
Eskilere götürdü beni bu mim. Teşekkürler peubilge :)
Sevgiler,
Minik
Merhaba,
İzlediğim Noel temalı romantik komedi filmlerine bir yenisini daha ekledim :)
Çılgın Çamlar (Fir Crazy On Christmas Tree)
Sarah Lancaster ve Eric Johnson başrollerde.
Kahramanımız Elise'nin çocukluğu bir ağaç çiftliğinde geçmiştir. Çalıştığı iş yerinden şok bir kararla kovulmuştur. Ailesi ondan ağaç satmasını ister. Ama o çocukluğundan beri sokak başlarında ağaç sattığı için Noelden nefret etmiştir.
Fakat, bu sefer işsiz kaldığı için ailesinin bu isteğini geri çeviremez. Ağaç satarken bir gün, yakışıklı Darren ile tanışır. Hızlı gelişen bir aşkın içinde bulur kendini, hem de hiç aşık olmak istemiyorken :)
Elise zorluklar yaşasa da bütün ağaçları satar ve bu durum onun mükemmel bir aşk yaşamasını da sağlamış olur.
İnsana umut ve huzur veren bir film. Kafa dinlendirici.
Yılbaşı tatilinde evlerimizde olacağımız için böyle filmler can sıkıntısına çare olacaktır :)
Sevgilerimle
Minik
Merhaba,
Hafta sonu izlediğim ve etkisi uzun süren bir filmi tanıtacağım size.
Yeni Yılın Renkleri - Dolly Partons Christmas
Dolly Parton adındaki dokuz yaşındaki bir kız çocuğunun yaşam öyküsünü anlatıyor.
Gerçek bir yaşam öyküsüymüş.
Kıt kanaat geçinen bir ailenin kızı olan Dolly, tabir-i caizse "tuttuğunu koparan" bir çocuktur. Diğer kardeşler ile birleşip, yılbaşında annelerine hediye yüzük almak isterler. Fakat maddi durumları müsait değildir.
İçim burkuldu izlerken :( Bir kez daha halime şükrettim.
İzlemenizi tavsiye ederim.
Sevgilerimle
Minik
Merhaba,
Bazen tembellik yapmak lazım.
Fazla düşünmemek, gelecek kaygısı yapmamak kimi zaman. Çok sevmemek mesela; Onu hayatının merkezine koyup gereğinden fazla önem vermemek. Kimsenin, ama hiç kimsenin hayatınızda baki olduğunu düşünmeyerek.
Hayat bir tiyatro sahnesi ve herkes sahneye gelip, rolünü oynayıp gider. Senaryo baştan yazılıdır zaten, değiştiremezsiniz. Olaylar, davranışlar hep bellidir. Yaşamınıza katılır, yaşatılır ve gidilir. Sonrası mı ? Bir gün ööööylece yalnız kaldığınızı farkedersiniz ve hatta an gelir yaşanılanların bile yalan olduğunu düşünür, meğer eskiden beri yalnızmışsınız düşüncesine dalarsınız.
Şu bir gerçek ki; insanlar yalnız gelir ve yalnız gider bu dünyadan. Hiçbir şeyin bakiliği yok. Bu yüzden bu dünyanın sadece göz kırpan mutluluklarına kendimizi fazla kaptırmamak lazım. Kibirlenmeye, ego tatmin etmeye ne gerek var ki ölüm gerçeğinin olduğu bir evrende. Bitecek işte, bir gün bitecek. Yaşanmışlıklar da, zenginlik de , fakirlik de... İnsan, en çok yaşayamadıklarıyla gidecek.
Mesela bir dileğimiz oluyor, onun için uğraşıyoruz, çırpınıyoruz. Ama onu elde edince bize neler getireceğini ve bizden neler götüreceğini bilmiyoruz. Bir de şu kavram var "insanoğlu elde ettiği şeyin nankörü olur". Gerçekten öyle. Elde edince sanki değeri kalmıyor di mi ? Şu açıdan bakmak gerekirse ; yıllarca bir kadının peşinden koşup, kadından istediği ilgiyi görüp, istediği sözcükleri duymaya başlayınca an gelip kadına karşı duyarsızlaşma nasıl bir nankörlüktür ? Çevrede bunları görünce insanın hiç bir şeye güveni kalmıyor. Yalnızlık tek tercih oluyor.
M.F.Ö ne kadar haklı. Çünkü "Yalnızlık Ömür Boyu"
Sevgilerimle,
Minik
Merhaba,
Sevgili arkadaşım deeptone blogunda gördüm bu mimi.
O genelde herkesin mim yapmasını ister, lakin ben anca yavaş yavaş kendime döndüğüm için şimdi yazıyorum :)
Bu haftanın kelimeleri; zambak, hayal, diyar, özgürlük, dilek.
Mahallemizin yalnız yaşayan teyzesi Hayal Hanım ile sohbet etmeyi hep sevmişimdir. Ne zaman canım sıkılsa ona giderim, dertleşiriz ve mutlu mutlu eve dönerim.
Yine bir gün, gelecekle ilgili sorular sordum ona. Üniversite bitince hangi yolu izlemem gerektiği konusunda tecrübelerinden yararlanmak istedim. Bana tavsiyesi ; okul bitince yüksek lisans için yurt dışına gitmem oldu. "Hayatını iyi bir şekilde devam ettirmek istiyorsan gitmelisin bu diyardan" diyerek beynime işliyordu geleceğimi.
Hayal teyze için özgürlük, hayatının bir parçası oldu. Kimseye kendini ezdirmedi. Bu yaşına kadar tek başına yaşadı. Hiç evlenmedi. Çevresinde insanlar vardı ama kendi içinde hep yalnızdı o.
Çok güzel giyinirdi, zevkli kadındı gençken. Böyle anlatır kendini bana hep. Doğayı çok sever. Bahçesinde beyaz zambaklar var. Misss gibi kokarlar. İple çekerim onların açmasını.
Sohbetin tam ortasında yerinden kalktı, mutfağa gitti. Bir süre sonra tepside iki fincan kahve ve minik şirin bardaklarda su ile geldi. Bardakların üzerinde Minnie resmi vardı. Çok severiiiiimm.
"Bu sohbet kahvesiz gitmezdi" dedi ve gülüştük. Kahvesinden bir yudum aldı ve benimle ilgili meseleye döndü. Ben ona bu konuyu düşüneceğimi ama cesaretsiz olduğumu söyledim.
Hayal teyze yüzüme gülerek baktı ve ekledi; "Sana verdiğim tavsiye benim yıllar önceki en büyük dileğimdi. Ben bunu gerçekleştiremedim, bari sen gerçekleştir kızım. Bu gece bu konu ile ilgili dilek tut ve olmuş gibi gözünün önünde hayal et" dedi.
Çok duygulandım o an, boğazım düğüm düğüm oldu. Sonra konuyu değiştirdi, ortam yumuşadı.
Eve geldim, saat epey geç olmuştu. Yatıp uyumam gerekiyordu, sabah sınavım vardı. Uykum gelene kadar hayal kurdum. Yavaş yavaş cesaret geliyordu bana.
Sen çok yaşa Hayal Teyze, iyi ki varsın, iyi ki hayatımdasın.
Minik
Merhaba,
Haftaya güzel bir film ile başlamak istedim. Güzel bir hafta olsun diye.
Yine bir Lacey Chabert filmi ; Safaride Aşk.
Kira, yaban hayatı koruma alanı olan Ukuthula'yı satmak için Güney Afrika'ya gider.
Gittiğinde anlar ki bu satış planı iyi bir plan değildir. Yakışıklı kahramanımız Tom ve kız kardeşi Alley ile birlikte Kira'yı satıştan vazgeçirmek ve onun Ukuthula'da kalmasını sağlamak için epey uğraş verirler.
Filmi beğendim. Ne hikmetse bu da Kanada filmi :)
Mikemmel bir hafta diliyorum sizlere.
Sevgiler
Minik
Merhaba,
Sabahtan beri koşturmaca içindeyim.
Pazara gittim, geldim.Kahvaltıdan sonra işlere gömüldüm.
Biraz ara vermek istedim, çünkü beynim yandı misaliyim :)
Yeni izlediğim bir filmden bahsetmek istedim.
Filmimiz; Falling Inn Love.
Gabriela adında, yarışmadan kazandığı pansiyon sayesinde hayatı değişen genç bir kadını anlatıyor. Beklenmedik bir şekilde yarışmayı kazanan Gabriela, büyük ödül olarak bir pansiyonun sahibi olur. San Francisco’da yaşayan Gabriela, Yeni Zelanda’da bulunan pek de iç açıcı olmayan pansiyonu yenilemesi için yola koyulur. Pansiyonun tadilatını tek başına yapması mümkün değildir. Yakışıklı bir müteahhitten yardım almaya başlar. Veee yakışıklı müteahhit sayesinde sadece pansiyonu değil aşk hayatına da tadilat yapıp güzelleştirir.
Hoş ve şirin bir film.
Aslında kıza imdendim gerçekten. Pansiyonu o kadar güzel bir hale getirdiler kiii, insan ömrünün sonuna kadar orada huzurlu yaşayabilir yani.
Tam da hayalim, ama tabiii sadece hayal.
Sevgiler,
Minik
Bir kaç gündür sırt ağrım var. Masaj ve kas gevşeticilerle idare etmeye çalışıyorum. Bir de rahatlatıcı hareketler yapıyorum. Geçer geçeeerr, neler neler geçmedi ki ?
Yorgun durumları sıcak romantik filmlerle geçiştiriyorum :)
Filmimizin adı Mükemmel Resim – A Brush with Love
Jamie genç ve güzel bir kadın. En büyük hayali çok iyi bir ressam olmak. Karamsar düşünceleri onu bu hayalinden vazgeçirmeye çalışır. Güzel bir resim yapar, hatta bu resim onun hayal panosudur. Resimde gizemli ve onu seven bir adam vardır. Max Jamie'ye yıllardır aşıktır ama bir türlü söyleyememiş ve uzaktan sevmiştir. Jamie de Max'a karşı duygusal bir şeyler hissetmeye başlar.
Çok romantik ve gizemli bir film.
Sevgiler,
Minik
Arada bir dışarı çıksam da, zamanın büyük bir çoğunluğunu evde geçiriyorum. Evcimen yapımdan olsa gerek seviyorum aslında evde zaman geçirmeyi. Yılların yorgunluğu var hala, insanların vermiş olduğu yorgunluklar.
Yine bir film izledim. Tabisi de duygusal bir film :)
Sevgili John -Dear John
Çocukluk yıllarında sanki evin cocuğu değil de büyüğü gibi yetişmiş, erken olgunlaşmış kahramanımız John, orduya yazılır, asker olma hevesindedir. Yaşadığı yerden ayrılmadan önce Savannah adında bir kızla tanışır.Aralarındaki ilişki aşka dönüşür. 11 Eylül olayından sonra John'u orduya çağırırlar. İki aşık mektuplaşarak sevgilerini yaşamaya çalışırlar. Sonrasını izleyin bence.
Bazı sevgiler zorluk olmadan yaşanmıyor-muş.
Yoğun tempolu işlerden arta kalan zamanları film izleyerek telafi etmeye devam...
Yeni filmimiz gerçekten de yeni :) 5 Kasım 2020‘de Kanada’da vizyona girmiş.
Magnolia’da Yılbaşı Partisi - Midnight at the Magnolia.
Çocukluktan beri arkadaş ve yerel radyo sunucuları Maggie ve Jack, programlarının ülke çapında yayınlanması hevesiyle, ailelerine ve dinleyicilerine sevgili rolü yaparlar.
Popüler bir yerel radyo programında flört tavsiyeleri vermektedirler. Patronları onları canlı bir Yılbaşı Gecesi özel etkinliği hazırlamaya teşvik eder.
Babalarının yerel caz kulübü The Magnolia’da güzel duygu yüklü bir parti gerçekleşir.